HAZRETİ MUHAMMED
Peygamberimizin Şemail-i Şerifi
Kitabın önceki bölümlerinde Peygamber Efendimizin
Kuran ayetlerinde bildirilen ve tüm insanlar için örnek olan güzel
ahlak özelliklerinden bahsedildi. Onun adaletli, şefkatli, merhametli,
barışçı, uzlaşmacı, itidalli, sabırlı, tevekküllü, cesur, tevazulu
ve kararlı karakteri çeşitli örneklerle incelendi.
Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan
açıklamalarda da Peygamberimiz (sav)'le ilgili pek çok bilgi verilmektedir.
Peygamberimiz (sav)'in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan
ilişkisi, günlük hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri hayran
bırakan heybeti (hürmetle beraber şiddetli heyecan hissini veren
hali, azameti), sevdiği yiyecekler, giyimi ve gülüşü gibi pek çok
detay İslam alimleri tarafından "şemail" kelimesiyle ifade edilir.
Şemail kelimesi "şimal"den türemiştir. Bu kelime "karakter, huy,
hal, hareket, davranış ve tavır" gibi anlamlar taşır. Şemail kelimesi
ilk başlarda daha geniş anlamlar içerse de, zaman içinde özelleşmiş
ve Peygamber Efendimizin nasıl bir yaşam sürdüğü ile ilgili detayları
ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.
Rabbimizin alemlere üstün kıldığı bu seçkin kulunun
karakterine ve görünüşüne dair aktarılan her bir detay, aynı zamanda
onun üstün ahlakının da bir yansımasıdır. Peygamber Efendimizin
şemailinin anlatıldığı bu bölümün hazırlanmasındaki amaç ise, onun
çeşitli kaynaklarda aktarılan güzel özelliklerini inceleyip, yaşamından
günümüze öğütler çıkarmaktır.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN YARATILIŞ
GÜZELLİKLERİ
Peygamber Efendimizin Ashabı, bu kutlu insanın
dış görünümünün güzelliği, görenleri hayran bırakan heybetinden
nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Allah'ın onda tecelli ettirdiği
çeşitli güzellikler hakkında pek çok detay aktarmışlardır. Sayıca
oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler hakkında birçok
farklı detay vermiş, Peygamber Efendimizle aynı dönemde yaşamamış
olan Müslümanlara Allah'ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır.
Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tarif ederken, diğerleri
uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları
şu şekildedir:
PEYGAMBER EFENDİMİZİN DIŞ GÖRÜNÜMÜ
VE GÜZELLİĞİ
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şöyle
anlatıyorlardı:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek
yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı... Burnu gayet güzel
idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri
inci gibi parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu
arası geniş, omuz kemik başları kalın idi..."66
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Resulullah
Efendimizin boyu; ne çok uzun, ne de fazla kısa idi. Teni de ne
duru beyaz, ne de koyu esmerdi. Saçları ise ne düz, ne de kıvırcık
idi. Kırk yaşına geldiğinde, Allah Teala O'nu peygamber olarak gönderdi.
Peygamber olduktan sonra, Mekke'de 10 sene, Medine'de de 10 yıl
kaldı ve 60 yaşlarında vefat etti. Bu fani hayata veda ettiklerinde,
saçında ve sakalında 20 tel ak saç yoktu."67
"Resulullah
(sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler."68

Hz. Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimizin beden ve ahlak güzelliğini,
davranış mükemmelliğini, insanların ona duyduğu sevgi ve hürmeti
anlattığı hilye-i şerif. |
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimiz orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş
bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek (İlahi
hayrın bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu)
yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı."69
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"… Resullullah
Efendimizden daha güzel birini görmedim. Omuzlarını döğen saçları
vardı. İki omuz arası genişçe idi. Boyu ise ne kısa idi, ne de uzundu."70
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra)
rivayet ediyor:
"Dedem Hz.
Ali, Peygamber Efendimizi anlatırken Onu şöyle tavsif (vasıflandırırdı)
ederdi:
"Peygamber Efendimiz, ne aşırı
derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu topluluğun orta boylusu
idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi. Mübarek
yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri
sık ve uzun; omuz başları iri yapılı idi… O, insanların en cömert
gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş
canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında
çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde
bulunanlar ise, O'nu herşeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini
ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce,
gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim, demek suretiyle,
O'nu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi.
Allah'ın salat (dua, Peygamberimize (sav) yapılan dua, istiğfar,
rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun."71
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah Efendimiz, yaradılıştan
heybetli ve muhteşemdi. Mübarek yüzü, dolunay halindeki ayın parlaklığı
gibi nur saçardı. Orta boyludan uzun, ince uzundan kısa idi. Saçları
kıvırcık ile düz arası idi; şayet kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa
onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı. Uzattıkları
takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber Efendimizin
rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, yani nurani
beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal gibi, gür ve birbirine yakındı.
Boynu, saf
mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında
idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir
yapıya sahipti..."72
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
"Hazreti
Peygamber, gümüşten yaratılmış gibi nurlu beyazdı; saçları da hafif
dalgalı idi."73
"Efendimiz
(sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri
sık ve uzun idi."74
"Allah Resulünün
alnı geniş olup hilal kaşlıydı, kaşları gürdü. Iki kaşı arası açık
olup, halis bir gümüş gibiydi. Gözleri pek güzel, bebekleri simsiyahtı.
Kirpikleri birbirine geçecek şekilde gürdü… Güldüğünde dişleri çakan
şimşek gibi parıldardı. Iki dudağı da emsalsiz şekilde güzeldi…
Sakalı gürdü. Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı. Boynunun güneş
ve rüzgar gören kısmı altın alaşımlı gümüş ibrik gibi gümüşün beyazlığı
ve altının da kırmızılığını yansıtır şekilde parıldardı… Göğsü genişti,
göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı… Omuzları genişti…
Kol ve pazuları irice idi. Avuçları ipekten daha yumuşaktı."75
Peygamber Efendimizin hicret yolculuğu sırasında
çadırını ziyaret ettiği Ümmü Mabed isimli cömertliği, iffeti ve
cesareti ile tanınan biri, Peygamber Efendimizi tanımamıştır. Ancak
Peygamberimiz (sav)'i anlatılanlardan tanıyan kocasına, onu şöyle
tarif etmiştir:
"Aydın yüzlü
ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı
ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları
gümrahtı (bol, gür). Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı (ağırbaşlılık,
halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli idi. Uzaktan
bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi;
yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Çok tatlı
konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu
hissederdi. Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı.
Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu
zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi. Konuşması tok ve kararlı
idi."76
Kendisini görenlerin anlattıklarında da görüldüğü
gibi, Peygamber Efendimiz olağanüstü yakışıklı, görenlerin nefesini
kesecek kadar güzel yüzlü ve güzel endamlı idi. Ayrıca atletik ve
son derece etkili bir yapısı vardı ve çok kuvvetli idi. Peygamberimizin
Şemaili
Osmanlı döneminin önemli alimlerinden olan Ahmet
Cevdet Paşa Peygamber Efendimizin anlatılan özelliklerini bir özet
haline getiren bir çalışma yapmıştır. Bu çalışması Kısas-ı Enbiya
adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye"
başlığı altında gerçekleşmiştir:
"… Mübarek
cismi güzel, hep azası mütenasip (uygun, aralarında muntazam bir
nisbet bulunan), endamı gayet matbu, alnı ve göğsü ve iki omuzlarının
arası ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzun (yakışıklı, her bir
vasfı ölçülü) ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve baldırları
iri ve kalın, bilekleri uzun, parmakları uzunca, elleri ve parmakları
kalınca idi. Mubarek cildi ise ipekten yumuşak idi.
Kemal-i itidal üzere büyük
başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi.
Kirpikleri uzun, gözleri kara
ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine
yakın idi,
O Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş,
kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; yani
ne ak, ne de kara esmer, belki ikisi ortası ve gül gibi kırmızıya
mail (benzer) beyaz ve, nurani ve berrak olup, mübarek yüzünde nur
lemean (parlardı) ederdi. Dişleri, inci gibi abdar (parlak, sağlam
vücutlu) ve tabdar (ışıklı, parlak, büklümlü, kıvrımlı) olup, söylerken
ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı),
bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi ziyalar (ışıklar)
saçarak açılır idi…
Alem-i bekaya (geride kalanların
dünyasını) rihlet (göçmek, ölmek) buyurduklarında saçı, sakalı henüz
ağarmaya başlamış başında biraz ve sakalında yirmi kadar beyaz var
idi.
Havassı (duyular) fevkalade
kavi (sağlam, kuvvetli) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği
mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün özü), en mükemmel ve müstesna
surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve mübarek
idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet
(sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden
aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine
göre ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade
(çok bol, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (ancak) onları, kendilerinden
efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim
etmezdi.
Hizmetkarlarını pek hoş tutardı.
Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir
idi.
Sahi (cömert, eliaçık, herkese
iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik
(şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan),
şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş muamele yapan)
idi. Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit, kavlinde (sözünde) sadık
idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak güzelliği) ve akl-ü
zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle(bütün, tam) nasa (insanlara)
faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık
idi.
Yemede, giymede kadar-ı zaruret
(yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından)
iba eylerdi (çekinirdi)."77
PEYGAMBER EFENDİMİZİN NÜBÜVVET
(PEYGAMBERLİK) MÜHRÜ
Allah, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üzerine seçmiş
ve onun "peygamberlerin sonuncusu"
(Ahzab Suresi, 40) olduğunu bildirmiştir. Ondan sonra hiçbir peygamber
gönderilmeyecektir ve Kuran insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen
en son kitaptır. Allah, Peygamber Efendimizin bu eşsiz özelliğini
onun mübarek vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.
İslami kaynaklarda ve rivayetlerde Peygamber Efendimizin
kürek kemikleri arasında bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" ismi
verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin
diğer peygamberlerde de olduğu, ancak Peygamberimiz (sav)'inkinin
daha farklı olduğu el-Müstedrek tarafından Vehb b. Münebbih (ra)'den
şöyle nakletmiştir:
"… Allah
hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik
beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Ancak bizim Peygamberimiz
Muhammed Aleyhisselam bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira
Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır.
Peygamberimiz bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim arasında bulunan
bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…"78
demiştir.
Cabir b. Semüre (ra) anlatıyor:
"Ben Resulullah
Efendimizin kürek kemikleri arasında bulunan nübüvvet mührünü gördüm.
O, güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızımtırak bir yumru idi."79
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra)
naklediyor:
"Dedem Hz.
Ali, Peygamber Efendimizin vasıflarını anlatırken, Resulullah'ın
Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş)
hakkındaki hadisi bütün uzunluğu ile zikreder ve:
"Kürek kemikleri arasında nübüvvet
mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi.80
Ebu Nadre (ra) anlatıyor:
"Ashabdan
Ebu Said el-Hudri'ye Resulullah Efendimizin peygamberlik mührünün
nasıl bir şey olduğunu sordum. Mübarek sırtlarında gül tomurcuğu
gibi bir et parçası olduğunu söyledi."81
"İki küreği
arasında peygamberlik mührü yer alıyordu. Bu mühür sağ omzuna daha
yakındı."82
Muhammed b. Müsenna, Muhammed b. Hazm, Şu'be Simak
(ra)'dan:
"Cabir İbn-i Semure'nin
şöyle dediğini duydum: Resulullah (sav)'in sırtında mühür gördüm:
güvercin yumurtası gibi idi."83
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SAÇI
Peygamber Efendimizin saçının uzunluğu ile ilgili
farklı tarifler vardır. Tarifler arasında böyle bir farklılık olması
ise doğaldır, çünkü bu bilgileri aktaranlar Peygamber Efendimizi
farklı zamanlarda gördükleri için, saçının uzunluğu da farklı olmuş
olabilir. Ancak bu tariflerden anlaşılan Peygamberimiz (sav) saçını
en kısa kulağı hizasında, en fazla ise omuzlarına kadar uzatmıştır.
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Hazreti
Peygamberin saçları, kulaklarının orta hizasına kadar uzamıştı."84
Hazreti Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resulullah'ın
mübarek saçları, kulakları ile omuzları arasındaydı. Allah'ın selat
ve selamı üzerine olsun."85
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimiz orta boylu idi. Omuzları da genişçeydi. Saçları ise, kulak
yumuşaklarını değerdi."86
Ebu Talib'in kızı ümmü Hani (ra) anlatıyor:
"Resulullah
Efendimiz Mekke'ye geldiklerinde evimizi teşrif etmişlerdi. Bu sırada
mübarek başları dört belikli (örgülü) idi." 87
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SAÇ VE SAKAL
BAKIMI
Peygamber Efendimiz
temizliğe çok önem verdiği için, saç ve sakal bakımına da önem vermişlerdir.
Bazı kaynaklarda onun yanında daima tarak, ayna, misvak, kürdan,
makas, sürmedan gibi eşyalar bulundurduğu bildirilmektedir.88
Peygamberimiz (sav) ashabına da aynı tavsiyelerde bulunmuş ve "Kim
saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin"89
şeklinde buyurmuşlardır. Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakalı ile
ilgili diğer aktarılanlar şu şekildedir:
Hz. Adda İbn Halid'den (ra):
"Mübarek
sakalı gayet güzeldi."90
Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resul-i
Ekrem (sas)… saçlarını tarayıp yağladığında…"91
Simak b. Harb (ra) aktarıyor:
"Cabir b.
Semüre'den işittim. Ona, Hazreti Peygamberin saçlarının ağarma durumu
sorulmuştu. O da: Mübarek başlarını yağladıkları zaman saçlarının
akı gözle farkedilmez; fakat başlarına yağ sürmedikleri anlarda
beyazları görünürdü"92 dedi.
Peygamberimiz (sav), dış görünümüne ve temizliğine
verdiği önemle, müminlere güzel bir örnek olmuştur. Bir rivayette
Peygamber Efendimizin bu konudaki tavrı şöyle belirtilir:
"Bir gün
Peygamber (sav) sahabelerinin yanına çıkacağı zaman küpteki suya
bakarak sarığını ve sakalını düzeltti ve şöyle dedi: 'Allah kardeşlerinin
yanlarına çıkarken kulunun kardeşleri için süslenmesini sever.'93
PEYGAMBER EFENDİMİZİN GİYİM TARZI
Peygamberimiz (sav)'in giyimi hakkında da sahabeler
pek çok detay aktarmışlardır. Bunun yanı sıra Peygamber Efendimizin
müminlere nasıl giyinmeleri gerektiğiyle ilgili olarak tavsiyeleri
de onun bu konuya verdiği önemi ortaya koymaktadır. Örneğin Peygamber
Efendimiz hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
"Allah güzeldir,
güzelliği sever, güzel giyinmek kibir değildir, kibir (mazhar olduğun
nimeti kendinden bilip) hakkı reddetmek, halkı hakir görmektir."94
"Allah güzeldir, güzeli sever
ve kuluna verdiği nimetin eserini üzerinde görmekten hoşlanır."95
Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hasan, onun giyim
konusu hakkındaki görüşünü şöyle ifade etmiştir:
"Peygamber Efendimiz bize elde
ettiğinizin en iyisini giymemizi ve bulabildiğimiz en hoş kokuları
sürmemizi emrederdi."96
Bu konudaki Peygamberimiz (sav)'in bir başka hadisi
de şu şekildedir:
"Ey müminler!
Gönlünüzce yiyiniz, içiniz, giyininiz ve Allah yolunda sarf ediniz.
Ancak, israfa veya kibir ve gurura kaçmayınız."97
Peygamber Efendimiz ashabından biri dış görünümüne
önem vermediğinde veya bakımsız olduğunda onu da hemen uyarırdı.
Bu konuya ait bir rivayeti Ebu'l Havas (ra), babasından şöyle nakletmektedir:
Üzerinde adi bir elbise olduğu halde
Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına gelmiştim. Bana:
"Senin malın yok mu?" diye
sordu.
"Evet var" cevabıma:
"Hangi çeşit maldan?" sorusunu
yöneltti.
"Her çeşit maldan Allah bana
vermiştir" demem üzerine:
"Öyle ise
Allah Teala Hazretleri sana bir mal verdiği vakit Allah'ın verdiği
bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir" buyurdular.98
Buna benzer bir başka olayı ise
Hz. Cabir (ra) şöyle aktarmıştır:
Resulullah aleyhissalatu vesselam,
binek hayvanlarımızı güden bir adamımızı gördü. Üzerinde eskimiş
iki parçalı giysi vardı.
"Onun bu eskilerden başka giyeceği
yok mu?" diye buyurdular. "Evet var" dedim. "Çamaşır torbasında
iki giysisi daha var. Ben onları giydirmiştim."
"Öyleyse çağır onu da, bunları giysin"
diye emrettiler. (çağırdım, emr-i Nebeviyi söyledim.), o da onları
giyindi. Geri gitmek üzere dönünce, Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Nesi var
da bu yenileri giymiyor? Bu daha hoş değil mi?" diye buyurdular.99
Peygamberimiz (sav)'in giyim tarzı ile ilgili sahabelerin
aktardığı bilgilerden bazıları ise şunlardır:
İbnu Abbas (ra) anlatıyor:
"Ben
Resulullah aleyhissalatu vesselam üzerinde mümkün olan en güzel
elbiseyi gördüm."100
Ümmü Seleme (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimizin en çok sevdikleri elbise çeşidi, gömlek (kamis) idi."101
Ashabdan Kurre (ra) anlatıyor:
"Ben, biat
eylemek üzere, Müzeyne kabilesinden bir grup insanla birlikte Resulullah
Efendimizin huzurlarına çıktım. Peygamber Efendimizin gömleklerinin
yakası düğmesiz olduğundan…"102
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimiz, giydikleri elbiseler içerisinde, Hibere-i Yemani'yi çok
severlerdi"103 (Hibere, Yemen'de dokunan
pamuktan yapılan, kırmızı çubuklu yeşil bir kumaştır. Eskilerin
"alaca" dedikleri desenli kumaşlar için kullanılan bir tabirdir.
Bu da kumaşın düz değil desenli olduğunu ve birkaç renkten oluştuğunu
gösterir.)
El-Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"Kırmızı
desenli elbisenin, Peygamber Efendimiz kadar bir başkasına yakıştığını
görmedim. Bu kıyafetle Resulullah (sav)'ı gördüğümde, mübarek saçları,
omuzlarına değecek kadar sarkmıştı."104
Semüre b. Cündüb (ra) rivayet ediyor:
"Hazreti
Peygamber: "Beyaz elbise giyiniz. Zira o, son derece temiz ve hoştur"
buyurmuşlardır"105
Hz. Aişe (ra) anlatıyor:
"Resulullah Efendimiz,
bir sabah vakti, üstlerinde siyah yünden dokunmuş bir izar (peştemal,
futa, göğüsten aşağı örtülen elbiseler) olduğu halde, evlerinden
dışarı çıkmışlardı."106
PEYGAMBER EFENDİMİZİN DIŞ KIYAFETLERİ
Eşa's b. Süleyn (ra) anlatıyor:
"Bana halam
anlattı. Ona da amcası anlatmış. Halamın amcası demişti ki: Bir
gün Medine sokaklarında izarımı sürüyerek yürüyordum. Bu sırada
arkamdan bir ses işittim: "İzarını yukarı kaldır. Zira izarın yerde
sürünmemesi, onun daha temiz kalmasını ve uzun müddet dayanmasını
sağlar" diyordu. Arkama dönüp baktığımda bu sözleri söyleyenin Resulullah
Efendimiz olduğunu gördüm."107
Seleme b. El-Ekva'dan (ra):
"Hz. Osman,
uzunluğu bacaklarının yarısına kadar ulaşan bir izar giyer ve "Arkadaşımın
(sahibi), yani Resulullah (sav)'ın izarları da aynen böyleydi" derdi.108
PEYGAMBER EFENDİMİZİN YÜZÜĞÜ VE
MÜHRÜ
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber
Efendimizin Mühr-i Şerifleri (şerefli, mübarek mühür) gümüşten yapılmıştı.
Kaşı ise Habeş taşındandı.
Resulullah Efendimiz yabancı
devlet reislerine mektup yazmak isteyince, bir mühür yüzük yapılmasını
buyurdu.
"Peygamber Efendimizin parmağındaki
yüzüğün parıltısı hala gözümün önünde duruyor".
"Peygamber Efendimizin Mühr-i
Şeriflerinin kaşına, üç satır halinde, "Muhammed Resulullah" ibaresi
kazınmıştı. Birinci satırda "Muhammed", ikinci satırda "Resul",
üçüncü satırda da "Allah" kelimeleri yer alıyordu."109
PEYGAMBER EFENDİMİZİN YÜRÜYÜŞ ŞEKLİ
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
"Ben Resulullah
Efendimizden daha güzel birisini görmedim; sanki güneş, onun mübarek
yüzünde devrediyor gibiydi. Peygamber Efendimizden daha hızlı yürüyen
birisini de görmedim; yürürken adeta yeryüzü ayakları altında dürülürdü.
Bizler, arkalarından giderken, geri kalmamak için büyük çaba harcardık."110
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra),
"Dedem Hz. Ali, Resulullah
Efendimizi tanıtırken şöyle derdi: "Resulullah Efendimiz, yürürken,
adeta yokuş aşağı inercesine, ayaklarını sertçe kaldırırlardı"111
diyerek, Peygamberimiz (sav)'in rahat bir yürüyüşü olduğunu belirtmiştir.
Hz. Yezid İbni Mirsad (ra) ise şöyle demiştir:
"Yürüdüğü
zaman vakarlı fakat hızlı giderdi. Yanındakiler ona yetişemezdi."112
Hz. Ebu Atabe (ra)'den:
"Yürürken
kuvvetli adımlarla yürürdü."113
"… Yürürken,
ayaklarını yerden biraz kaldırıp önlerine hafif eğilerek yürürlerdi.
Ayaklarını ses çıkarıp toz kaldıracak şekilde yere sert vurmazlar;
adımlarını uzun ve seri atmakla birlikte sukunet ve vekar üzere
yürürlerdi. Yürürken, sanki meyilli ve engebeli bir yerden iniyor
görünümünü arzederdi. Bir tarafa dönüp baktıklarında, bütün vücudları
ile birlikte dönerlerdi. Rastgele sağa sola bakmazlardı. Yere bakışları,
göğe bakışlarından daha çoktu. Çoğunlukla göz ucu ile bakarlardı.
Ashabı ile birlikte yürürken, onları öne geçirir kendileri arkada
yürürlerdi. Yolda karşılaştığı kimselere, onlardan önce hemen selam
verirdi."114
"Hep harekatı
mutedil idi. Bir yere azimetinde (Yola çıkmak, gitmek) acele ve
sağ ve sola meyletmeyip, kemal-i vekar (ağırbaşlılığın olgunluğu)
ile doğru yoluna gider ve fakat sür'at (hızlı) ve sühulet (kolaylıkla)
ile yürür idi. Şöyle ki; adeta yürür gibi görünür, lakin yanında
gidenler, sür'at ile yürüdükleri halde geri kalırlar idi."115
 
1871 yapımı, Lilium Auratum adlı eser.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN OTURUŞ TARZI
Kayle binti Mahreme (ra) anlatıyor:
"Resulullah
(sav)'i sonsuz bir mahviyet (alçak gönüllülük, tevazu) ve tevazu
içinde otururken görünce, heybetinden vücudum titremeye başladı."116
Cabir b. Semüre (ra):
"Ben Peygamber
Efendimizi, sol tarafına konmuş bir yastığa dayanmış vaziyette gördüm."117
PEYGAMBER EFENDİMİZİN KONUŞMA ŞEKLİ
Peygamber Efendimiz etkileyici üslubu, hikmetli
ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanlar üzerinde
çok büyük bir etki oluşturur, sohbetinden herkes çok büyük bir zevk
alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun
bu özelliğini ortaya koyar. Bu konuda bazı aktarımlar şu şekildedir:
Allah Resulü
insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız
ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter
olan), en düzgün konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar
akıyordu)! O, şöyle diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak
söyleyen. Açık ve güzel konuşan)."118
Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şöyle
tarif eder:
"O, sizlerin
konuştuğunuz gibi lafları çabuk çabuk ve peş peşe sıralamazdı, sözleri
az ve özdü. Halbuki sizler cümleleri birbirine ekleyip duruyorsunuz."119
"Allah Resülü
çok veciz (kısa, öz, az sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Böyle
konuşmasını kendisine Allah katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler
içinde bütün maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi,
sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir
ahenk içinde birbirini izler, sözcükleri arasında duraklar ve böylece
dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı.
Gerektiğinde konuşurdu, kötü laflar etmezdi. Hiddetli ve hiddetsiz
anlarında (nefsi için değil, Allah'ın rızası için) hep hakkı söylerdi."120
"Güzel olmayan
laflar edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir
sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye yoluyla ifade buyururdu.121
Kendisi
sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında tartışma yapılmazdı.122
Sahabelerinin
yüzlerine karşı son derece güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını
beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı.123
Hz. Aişe (ra) anlatıyor:
"Mübarek
kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı."124
Hz. Ebu Umame (ra)'den:
"İnsanların
en güleç yüzlüsü ve hoşcanlısı idiler."125
Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:
"Efendimiz
(sav) halkın en latifecisi(hoş söz, şaka, mizah, söz ile iltifat)
idi."126
PEYGAMBER EFENDİMİZİN GÜZEL KOKUSU
Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verirdi.
Kendisi sürekli mis gibi, tertemiz, hoş ve güzel kokar, Müslümanlara
da temizliği tavsiye ederdi. Sahabelerden rivayet edilen bilgilerde
Peygamberimizin bu güzel özelliği hakkında detaylar aktarılmaktadır.
Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Enes b. Malik (ra) şöyle ifade etmektedir:
"Resulullah
Efendimiz Medine sokaklarının birinden geçtiğinde O'nun misk gibi
kokusu hemen sezildiğinden, halk o yoldan Hazreti Peygamberin geçtiğini
söylerlerdi. Bizler, Peygamber Efendimizin gelişini, kokusunun güzelliğinden
anlardık."127
İbn-i Ebi Adi, Humeyd, Enes (ra)'den:
Resulullah
(sav)ın elinden daha yumuşak ne bir yün kumaşı, ne de bir ipeğe
(hayatımda) dokunmadım. Resulullah (sav)'in kokusundan daha güzel
(kokan) bir kokuyu da koklamadım.128
Muaz b. Hişam (ra), babasından, Katade, Enes'den
şöyle rivayet etmiştir:
"Resulullah
(sav) güzel kokusu ile tanınırdı. Resulullah (sav) güzel idi. Kokusu
da hoş idi. Bununla beraber kokuyu severdi." 129
"Cismi nazif
(temiz), kokusu latif (hoş) idi. Koku sürünsün sürünmesin, teni
en güzel kokulardan ala kokardı. Bir kimse onunla musafaha (el sıkışmak,
tokalaşmak, muhabbetini, arkadaşlığını, sevgisini izhar etmek) etse,
bütün gün onun rayiha-i tayyibesini (temiz kokusunu) duyardı ve
mübarek eliyle bir çocuğun başını meshetse, rahiya-i tayyibesiyle
(temiz kokusuyla) o çocuk, sair (diğer) çocuklar arasında malum
(bilinirdi) olur idi."130
Ey Peygamber, gerçekten Biz seni
bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve
kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
(Ahzab Suresi, 45-46)
Ve onları, kendi emrimizle hidayete
yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz
kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.
(Enbiya Suresi, 73)
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SEVDİĞİ YEMEKLER
"Çok sıcak
yemeği sevmezdi."131
"En çok
hoşlandığı yiyecek etti."132
"Kabağı
çok severdi."133
"Avlanan
kuş etlerini yerdi."134
"Hurmalardan
Acve hurmasını severdi."135
Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz (sav)'in sevdiği yiyeceklerle
ilgili şunları söylemiştir:
"Tatlı ve
balı severlerdi."136
"Hazreti
Peygamberin katık olarak yediği yemeklerin bir kısmı şöyle sıralanabilir:
Koyunun ön kolu ve sırt eti, pirzola, kebap, tavuk, toy kuşu, et
çorbası, tirit, kabak, zeytinyağı, çökelek, kavun, helva, bal, hurma,
pazı, anber balığı…"137
Hz. Aişe (ra) ek olarak şunları bildirmiştir:
"Kavun,
karpuzu yaş hurma ile yerlerdi."138
Hz. Cabir (ra)'den:
"Taze hurma
ve kavun çok yerlerdi ve 'bunlar güzel meyvedir' derlerdi."139
"Hiçbir
zaman bir yemeği yermemiştir. Hoşuna giderse yer gitmezse yemezdi.
Hoşlanmadığında da bir başkasına kötülemezdi." 140
Peygamber Efendimizin sevdiği bazı yiyecekler için
söylediği sözlerden bir kısmı ise şöyledir:
"Etin en
güzel yeri sırt etidir."141
"Sirke ne
güzel katıktır."142
"Mantar
kudret helvasıdır."143
"Sinameki
ve sennut (tereyağ tulumuna konulan bal) yemeye devam ediniz. Çünkü
bu iki şeyde samdan (ölümden) başka her hastalıktan şüphesiz şifa
vardır."144
"Zeytinyağını
yiyiniz ve kullanınız. Çünkü bu yağ mübarektir."145
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SEVDİĞİ İÇEÇEKLER
Hz. Aişe (ra) bildiriyor:
"Şerbetlerin
içinde tatlı ve soğuk olanını severlerdi.146
Peygamber
Efendimiz bal şerbeti, hurma ve kuru üzüm şırası gibi içecekleri
severlerdi.147
Peygamber
Efendimizin en çok sevdiği içecek, soğuk tatlı şerbetlerdi."148
Şerbetlerin
içinde en çok bal şerbetini severdi.149
İçilecek
şeylerde en çok sütü severlerdi.150
Peygamberimiz (sav) süt için şöyle buyurmuşlardır:
"Allah bir
kimseye yemek yedirdiği zaman o kimse, 'Allah'ım Bize bu yemeği
bereketli kıl ve bize bundan hayırlı rızık ver' diye dua etsin.
Allah bir kimseye bir miktar süt içirdiği zaman da o kimse, 'Allah'ım
bize bu sütü bereketli kıl ve bize daha çok süt ver' diye dua etsin.
Çünkü yiyeceğin ve içeceğin yerini tutan sütten başka bir şeyi bilmiyorum."151
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SU İÇİN
SÖYLEDİKLERİ
Peygamberimiz (sav) özellikle
yolculuklar sırasında ashabına su dağıttırırdı. Örneğin bir yolculuğu
sırasında, bir yerde durmuş ve yanındakilerden su istemiştir. Elini
ve yüzünü yıkadıktan sonra, sudan içmiş ve yanındaki sahabelerine
de "Siz de yüzünüze, boynunuza bir miktarını dökün"152
demiştir.
Resulullah (sav) su içtikten sonra şöyle dua etmiştir:
"Rahmetiyle
suyu tatlı olarak yaratan, acı ve tuzlu yaratmayan Allah'a hamd
olsun."153
Resulullah (sav) bir başka sözünde ise su için
şöyle buyurmuştur:
"Allah suyu
temizleyici olarak yarattı. Tadını veya rengini veya kokusunu değiştiren
maddeler dışında hiçbir nesne onu pislemez."154
PEYGAMBER EFENDİMİZİN GÜZEL HUYLARINDAN
BAZILARI
Hüccet-ul İslam olarak bilinen İmam Gazali; Tirmizi,
Taberani, Buhari, Müslim, İmam Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace gibi
büyük İslam alimlerinden derleyerek, Peygamber Efendimizin güzel
huylarından bazılarını şöyle özetlemiştir:
"Resulullah insanların en yumuşak
huylusu, en yiğidi, en adili ve en namuslusu idi. O, insanların
en cömerti idi. Allah'ın kendisine verdiklerinden hurma, arpa ne
olursa olsun yalnız senelik yiyeceğini ayırırdı, geri kalanını Allah
yolunda harcardı. Kendisinde bulunan bir şey istendiğinde verirdi.
O haya olarak da insanların
en mükemmeliydi. Rabbi için kızar, şahsı için öfkelenmezdi.
Kendisi veya sahabeleri zarar
görse bile hakkı uygulardı.
Allah Rasulü insanların en
alçak gönüllüsü, lafı uzatmadan en beliğ konuşanı, en güler yüzlüsüydü.
Dünya işlerinden hiçbir şey kendisini endişeye düşürmezdi.
Medine'nin öbür ucundaki hastaları
ziyarete gider, güzel kokudan hoşlanır, pis kokulardan tiksinirdi.
Fakirlerle oturur, yoksullarla yerdi. Kimseye kaba davranmazdı,
kendisine özür beyan edenin özrünü kabul ederdi. Latife yapar idi
ama hakkı söylerdi.
Mübah oyunları gördüğünde men
etmezdi, hanımlarıyla yarış yapardı. Zavallıları yoksulluklarından
dolayı horlamaz, zengine de varlığından dolayı saygı göstermezdi,
onu da bunu da Allah'a eşit olarak çağırırdı. Allah Teala üstün
huyu ve mükemmel siyaseti onda birleştirmişti...
Allah Teala ahlakın bütün güzelliklerini,
iyi yolları, öncekilerin ve sonrakilerin başlarından geçmiş ve geçecek
hadiselerin haberlerini, ahirette kurtuluşa ve saadete erdirecek
hususları, dünyada gıpta edilip peşinden gidilecek ve gidilmeyecek
herşeyi ona öğretmişti.
Allah Teala,
onun buyruklarına itaat ve hareketlerinde kendisinin izinden gitmeye
bizleri muvaffak kılsın."155
--------------------------------------------------------------------
66-Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul
ve Mecma'iz-zevaid, İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani,
5. cilt, İz Yayıncılık, s. 31
67- Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman Zeki
Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, 4.cilt, s.201
68- Hz. Ebu Tufeyl (ra),G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz
El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/1
69- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 2. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 7-8
70- Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman Zeki
Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, IV.cilt, s. 210
71- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 18-19
72- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 18-22-23
73- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 28-29
74- Hz. Ali (ra), G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis,
2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 519/4
75- Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din,
2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,
s. 820
76- İbni Sa'd, Tabakat, I, 230-231; Taberani, el-Mu'cem'ül-Kebir,
IV, 49, nu:3605, VII, 105, nu:6510; Hakim, el-Müstedrek, III, 9-10;
Beyhaki, Delail'ün-Nübüvve, I, 276-284; İbn'Asakir, Tarihu Medineti
Dumeşk, III, 314-336, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili,
Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s.48
77- Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz,
Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365
78- Tirmizı'nin Şemail isimli kitabının tercümesinden,
Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3
Baskı, İstanbul, 1998, s. 73
79- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 36
80- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 38
81- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976,, s. 42
82- Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din,
2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,
s. 820
83- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 36
84- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 49
85- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 50
86- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 50
87- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 51
88- Ali el-Kari, Cem'ul-Vesail fi Şerh'iş- Şemail,
İstanbul, s. 96-97
89- Ebu Davud, Sünen, IV, 74, nu:4062 
90- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/16
91- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 58
92- İbn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l İslam İmam Gazali,
İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi,
İstanbul 1998, s. 679
93- İbn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l İslam İmam Gazali,
İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi,
İstanbul 1998, s. 679
94- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 208
95- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 208
96- Buhari, et-Tarih'ul-Kebir, I, 382, nu:1222
97- Buhari, el-Cami'us-Sahih, VII, 33; İbn Mace,
Sünen, II, 1192, nu:3605
98- Nesai, Zinet 83, (8, 196), Prof. Dr. Ali Yardım,
Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998,
s. 119
99- Muvatta, Libas 1, (2, 910); Kütüb-i Sitte,
Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ
Yayınları, Ankara, s. 64-65
100- Ebu Davud., Libas 8, (4037); Kütüb-i Sitte,
Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ
Yayınları, Ankara, s.69
101- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 85
102- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 88
103- Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman
Zeki Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, 3.cilt, s.
283
104- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 94
105- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.98
106- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.99
107- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.154
108- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.155
109- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.114-117
110- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.157
111- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.158
112- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 541/1
113- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 541/2
114- Tirmizı'nin Şemail isimli kitabının tercümesinden;
Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3
Baskı, İstanbul, 1998, s. 66-67
115- Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz,
Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365; Prof. Dr. Ali Yardım,
Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3. Baskı, İstanbul, 1998,
s. 51 
116- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 160
117- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i
Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s.163
118- Taberani, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali,
İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi,
İstanbul 1998, s. 800, 
119- El Fevaid, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 800 
120- Ebu Davud, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 800 
121- Buhari, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 800 
122- Tırmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 800
123- Tırmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 800
124- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/4
125- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 545/4
126- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 545/5
127- İbn Sa'd Tabakat, I, 398-399; Mecme'uz Zevaid,
VIII, 282; el-Metalib'ül-Aliye, IV , 25; Behcet'ül Mehafil, II,
254; Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi,
3. Baskı, İstanbul, 1998, s.280
128- Buhari, 1/503; Müslim, 2/257; İbn-i Kesir,
Peygamberimizin Şemaili, Mucizeleri, Çelik Yayınevi, s. 46
129- İbn-i Kesir, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin
Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 51
130- Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz,
Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s.364-365
131- Beyhaki, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 802 
132- Ebbuşeyh, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 803
133- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 552/7
134- Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din,
2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,
s. 803
135- Ebuşşeyh, Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 803 
136- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 552/11
137- Ebu Davud, III, 496-497, nu: 3840; Nesai,
VII, 207-209; Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla
Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 219
138- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 552/5
139- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 549/1
140- Buhari ve Müslimde aynı anlamda rivayetler
yer alır. Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt,
Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 804 
141- Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi
ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 62 
142- Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi
ve Şerhi , Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 70
143- Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi
ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 209
144- Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi
ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 213
145- Haydar Hatipoğlu,Sünen-i İbni Mace Tercemesi
ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 73
146- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/15
147- Arızat'ül Ahzevi Şerhu Sünen'it Tirmizi,
VIII, 89-90, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla
Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 255, 
148- Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili,
Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s.261
149- G. Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/17
150- G. Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/18
151- Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbni Mace Tercemesi
ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 9. cilt, İstanbul 1983, s. 75
152- Konyalı Mehmed Vehbi, Tam Metni Sahih-i Buhari,
4. cilt, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1993, s.64-65
153- İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt,
Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.16
154- İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 1. cilt,
Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.295
155- Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din,
2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998,
s. 795-796
|