

Günümüzde hangi gruba veya inanca ait
olursa olsun radikal eğilimler, dünya barışını ve güvenliğini
tehdit eden unsurların başında gelmektedir. Radikalizm,
herhangi bir konuda kökten, ani değişimler savunmak ve bu
yönde sert ve tavizsiz bir politika izlemek anlamına gelir.
Radikaller, köklü değişiklikler peşinde olan ve bunun için
sert, sivri, hatta kimi zaman saldırgan bir üslup kullanan
kimseler olarak bilinir. Radikalizmin belirgin bir özelliği
"öfkeli üslup"tur. Bu üslup, radikal kimselerin
konuşmalarında, yazılarında, gösterilerinde belirgin biçimde
ortaya çıkar. Radikal hareketlerde, şuurlu tavırların yerini
körü körüne savunulan tabular ve bu tabular doğrultusunda
gelişen kitle psikolojisi alır. Söz konusu kitle psikolojisi
kimi zaman öyle bir hal alır ki, neyi niçin yaptığını dahi
bilmeyen kişiler etraflarına zarar veren saldırgan insanlara
dönüşebilirler. Hoşgörü ve anlayışın tamamen ortadan kalktığı
böyle bir ortamda, karşı tarafın ne düşündüğünü, neyi savunduğunu
dinlemeye ve anlamaya gerek bile duymadan farklı ideolojilere,
farklı inançlara, farklı ırklara karşı düşmanlık duyulur.
Zararlı ve yıkıcı bir hareket olmasına
rağmen radikalizmin taraftar toplayabilmesinin temelinde
cehalet yatmaktadır. Gereği gibi bilgilendirilmeyen ya da
yanlış veya tek taraflı bilgilendirilen kitleler aşırı akımların
etkisi altına girebilmekte, bu akımların öne sürdüğü fikirleri
muhakeme etmeden kabullenebilmektedirler. Bu nedenle, radikalizmle
fikri mücadelede eğitim önemli bir yer tutmaktadır.
Günümüzde radikalizm, Hıristiyan ve Yahudi
toplumları içinde olduğu gibi İslam dünyasında da ortaya
çıkabilmekte ve bu durum, iki medeniyet arasında çatışma
öngörenler tarafından suistimal edilmektedir. Radikalizmin
dünya barışı için ne kadar ciddi bir tehdit olduğunu ise,
ABD'ye yönelik 11 Eylül terör saldırıları ve bu saldırılar
sonrasında oluşan ortam bir kez daha gösterdi. Saldırıların
İslam adına ortaya çıktığını iddia eden birtakım insanlar
tarafından gerçekleştirildiğinin düşünülmesi, Batı dünyasının
bir kısmında İslam dini hakkında yanlış izlenimler doğurdu.
Oysa İslam ahlakı her türlü şiddeti ve saldırganlığı kesin
olarak yasaklar. Nitekim, İslam dünyasının büyük bir bölümü
teröristleri lanetledi, dünyanın dört bir yanından Müslümanlar
saldırılarda hayatını kaybeden masum insanlar için Hıristiyanlarla
birlikte dua etti, Amerikalı Müslümanlar da saldırılarda
mağdur olanların yardımına koştu. Buna rağmen –bu hain saldırıları
İslam'la bağdaştırmak isteyen art niyetli çevrelerin de
etkisiyle- Amerika'da ve bazı Avrupa ülkelerinde Müslümanlara
yönelik ayırımcılık başladı ve hatta şiddet olayları yaşandı.
Dünyayı birbirleriyle çatışan kutuplara ayırmayı hedefleyen
radikallerin telkinleri, her iki medeniyetin insanları için
de tedirgin edici bir ortam meydana getirdi.
Gerek Batı dünyası gerekse İslam dünyası
içindeki radikalizmi ortadan kaldırabilmek, aşırılığın neden
olduğu zararları engelleyebilmek için çeşitli kültürel programlar
düzenlenmeli, toplumun her kesimine ulaşabilecek eğitim
kampanyaları organize edilmelidir. Bu programlarda üzerinde
durulması gereken hususları ve toplumun çeşitli kesimlerine
düşen görevleri ise şöyle sıralayabiliriz:
• Radikalizm, gerçek din ahlakı ile bağdaşmayan
bir aşırılıktır. Bu gerçeğin delilleri ile gözler önüne
serilmesi, sözde din adına ortaya çıktığını öne süren
radikallerin fikren yenilmesi için önemlidir. Her üç İlahi
dinin mensuplarının da sabırlı, şefkatli, yumuşak huylu,
güzel sözlü, nezaketli ve saygılı olmakla yükümlü oldukları
insanlara anlatılmalıdır. Rabbimiz'in zulüm ve saldırganlığı
tüm inananlara haram kıldığı, masum insanlara zarar veren
her türlü hareketin Allah Katında yasak olduğu delilleri
ile anlatılmalı, bu yola uyan insanların büyük bir yanlışın
içinde oldukları kendilerine gösterilmelidir. Bu çalışma
sayesinde, sözde din adına ortaya çıkan ancak hoşgörüsüz
ve şiddet yanlısı olan insanların doğruyu söylemedikleri,
sapkın bir yola uydukları toplum tarafından hemen fark
edilecek, bu kimselerin kendilerine taraftar bulmaları
mümkün olmayacaktır.
• Tarafların birbirleri hakkında kulaktan
dolma, gerçekten uzak bilgilere dayanarak kanaat geliştirmeleri
ciddi sıkıntılara neden olmakta, bu durumdan kaynaklanan
ön yargılar toplumlararası diyaloğun önünde bir engel
oluşturmaktadır. Her üç İlahi dinin mensuplarının birbirlerinin
inançlarını, geleneklerini, ibadetlerini daha yakından
tanıyabilecekleri ortamların hazırlanması, karşılıklı
iyi ilişkilerin kurulmasında önemli bir adım olacaktır.
Karşılıklı eğitim ve kültür programları ile bu ortam kolaylıkla
hazırlanabilir. Farklı inanışlara mensup insanlar birbirlerini
tanıdıkça, ne kadar çok ortak yöne sahip olduklarını görecekler,
bu ortak yönler üzerinde uzlaşma imkanı elde edeceklerdir.
Hem Müslümanlar hem de Yahudi ve Hıristiyanlar, Allah'ın
kutsal kitaplarda kendilerine emrettiği ahlak doğrultusunda,
dünya görüşlerini birbirlerine anlatmalı, böylece bilgi
eksikliğinden kaynaklanabilecek yanlış anlaşılmalara ve
aşırılıklara engel olmalıdırlar.
• Söz konusu kültürel çalışmaların başarıya
ulaşabilmesinde medyanın üstleneceği rol büyük önem taşımaktadır.
Toplumlararası diyalog için gerekli zemin oluşturulmasında
medya söz konusu kültürel faaliyetlere destek vermelidir.
Ayırımcılığı ve şiddeti kışkırtan, provokasyona açık yayınlar
yapmaktan kaçınılmalı, itidali, hoşgörüyü ve toleransı
teşvik eden yayınlar artırılmalıdır. Özellikle Batı basınının
bu konudaki itinalı yayınları, son dönemlerde bazı çevrelerde
Müslümanlara karşı yönelen ön yargıların ortadan kaldırılmasında
önemli bir aşama olacaktır. İslam dünyasındaki medya kuruluşları
ise, diğer dinlere ve medeniyetlere karşı nefret körükleyen
yayınlardan ve şiddeti teşvik edebilecek yorumlardan itinayla
kaçınmalı, İslam dünyasının kültürel ve manevi eğitimine
ağırlık vermelidir.
• Tüm bu çalışmalarda en önemli sorumluluk
ise toplumların din adamlarına ve kanaat önderlerine düşmektedir.
Üç İlahi dinin de din adamları, birtakım hurafeleri ve
batıl inanışları din ahlakının bir parçasıymış gibi gösterenlere
karşı dikkatli olmalıdırlar. Her türlü aşırılığın din
ahlakına zıt olduğu, Allah'ın inananlara dengeli ve yumuşak
huylu olmalarını emrettiği konusunda toplumlarını bilinçlendirmelidirler.
Toplumların aşırılıktan korunması için kanaat önderleri
de bu bilinçlendirme hareketine destek vermeli, ılımlı
bir anlayışın hakim olması için gerekli zemini hazırlamalıdırlar.
Üç İlahi dinin mensuplarının el birliği ile
yürütecekleri bu ve benzeri çalışmalar, radikalizme zemin
hazırlayan koşulların ortadan kaldırılmasına aracı olacaktır.
İnananlar, bir tarafın diğerini yok saydığı, inançlarını ve
kutsal değerlerini tamamen göz ardı ettiği, sadece kendisini
haklı gören bir anlayıştan sakınmalıdırlar. Kuran'da Bakara
Suresi'nin 113. ayetinde Yahudilerin, Hıristiyanları "bir
temel üzerine olmamakla", Hıristiyanların da Yahudileri
aynı şekilde "birşey üzere olmamakla" itham
ettikleri bildirilmektedir. Oysa kimin doğru yol üzerinde
olduğunu en iyi bilen Allah'tır. Bu nedenle samimi olarak
iman edenler, birbirlerine karşı çeşitli ithamlarda bulunmak
yerine, kendilerini Allah'a daha çok yakınlaştıracak yollar
aramalı, samimiyetlerini artırmaya gayret etmeli, Allah'ın
rızasını ve rahmetini kazanmak için çaba göstermelidirler.
Bunun aksini yapanların yanlış bir tutum içinde bulundukları
ayette şu şekilde açıklanmaktadır:
Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar
bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar
da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler.
Oysa onlar, Kitab'ı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler)
de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık
Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında
hüküm verecektir. (Bakara Suresi, 113)
Unutmamak gerekir ki, hem İslam hem de
Hıristiyan ve Yahudi alemi içinde yer alan radikallerin
verdiği zararın giderilmesi, itidalli, barışsever, medeni
ve samimi dindar insanların ittifakı ile mümkündür. Böylece
savaşı ve çatışmayı tek çözüm gibi sunan, güvenliğin ancak
şiddet kullanımı ve güç gösterisiyle sağlanacağı yanılgısına
kapılmış olanların telkinleri etkisizleştirilecek, daha
çok kan ve gözyaşı akmasına ve daha çok maddi kayba neden
olacak girişimler engellenecektir.
Radikalizmi engellemenin bir diğer önemli
yolu da, hiç kuşkusuz, aşırılığı teşvik eden akımların ve
ideolojilerin yanılgılarını ortaya koymaktır. Kitabın ilerleyen
sayfalarında Hıristiyan ve Yahudi dünyası içindeki radikal
hareketlerin yanılgılarını inceleyeceğiz. Ancak bundan önce
İslam dünyasının da radikalizme karşı son derece dikkatli
olması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak gerekir.
MAKALE 1: Kuran
Ahlakı İnananları Her Türlü Aşırılıktan Sakındırır
MAKALE 2: Radikal
Hıristiyanların Yanılgıları
MAKALE 3: Radikal
Yahudilerin Yanılgıları
|